بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَتَوَلَّىٰ بِرُكۡنِهِۦ وَقَالَ سَٰحِرٌ أَوۡ مَجۡنُونٞ ٣٩

O bütün kuvvetiyle tersine gitti: sâhir veya mecnun, dedi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَأَخَذۡنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذۡنَٰهُمۡ فِي ٱلۡيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٞ ٤٠

Onun üzerine biz de tuttuk kendisini ve ordularını deryaya fırlatıverdik: namerdlik ederken o leîm.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَفِي عَادٍ إِذۡ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمُ ٱلرِّيحَ ٱلۡعَقِيمَ ٤١

Bir de Âd de: ki üzerlerine o köklerini kesen rüzgarı salıvermiştik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

مَا تَذَرُ مِن شَيۡءٍ أَتَتۡ عَلَيۡهِ إِلَّا جَعَلَتۡهُ كَٱلرَّمِيمِ ٤٢

Uğradığı bir şeyi bırakmıyor, mutlak onu çürütüp kül gibi ediyordu.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَفِي ثَمُودَ إِذۡ قِيلَ لَهُمۡ تَمَتَّعُواْ حَتَّىٰ حِينٖ ٤٣

Bir de Semud’da: ki onlara bir zamana kadar istifade edin denilmişti de.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَعَتَوۡاْ عَنۡ أَمۡرِ رَبِّهِمۡ فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّٰعِقَةُ وَهُمۡ يَنظُرُونَ ٤٤

Rableri’nin emrinden azgınlık ettiler, bu yüzden o sâika kendilerini yakalayıverdi, bakınıp duruyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَمَا ٱسۡتَطَٰعُواْ مِن قِيَامٖ وَمَا كَانُواْ مُنتَصِرِينَ ٤٥

O vakti bir kalkınmaya da güç yetiremediler, bir yardım da görmediler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَقَوۡمَ نُوحٖ مِّن قَبۡلُۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ ٤٦

Daha evvel de Nûh kavmini, çünkü hep onlar yoldan çıkmış fâsık birer kavim idiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَٱلسَّمَآءَ بَنَيۡنَٰهَا بِأَيۡيْدٖ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ ٤٧

Bir de Semâ’ya bakın biz onu kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki biz çok vüs'a malikiz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَٱلۡأَرۡضَ فَرَشۡنَٰهَا فَنِعۡمَ ٱلۡمَٰهِدُونَ ٤٨

Arzı da döşedik, bakınız biz ne güzel döşeriz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَمِن كُلِّ شَيۡءٍ خَلَقۡنَا زَوۡجَيۡنِ لَعَلَّكُمۡ تَذَكَّرُونَ ٤٩

Hem her şeyden iki çift yarattık ki düşünesiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR
Okuyucu